Translate

11 Ocak 2015 Pazar

Nitelikli İşçilik Sorunu

Bitmeyen ara eleman sorununu herkes bilir. Neredeyse tüm sektörlerde yetişmiş işgücünün eksikliğinden tüm sermaye şikayet ederken her nasıl oluyorsa sistem, ihtiyaç duyulan işçileri yetiştirememektedir. Bir çalışan olarak, gözlemlerim üzerinden değerlendirmeye çalışayım.
İşgücü nerede, nasıl yetişir? Bir süre ben de bir meslek yüksek okulunda teknik dersler verdim. Çalışma yaşamım da kısmen eğitim ağırlıklı geçmektedir. Kariyerimin eğitimle ilgili olan kısımlarından öğrendiğim en önemli şeylerden biri de, temel bazı konular dışında bir kişinin, bir konuyu öğrenip uygulayabilecek düzeyde kavrayabilmesi için gereken en önemli şeyin, o konuyu öğrenmesi için bir nedene sahip olması olduğudur. Bu neden de henüz okulda teknik eğitim alan bir öğrenci için, kendini maddi ve manevi yönden tatmin edecek bir işte, öğrendiği konuyu uygulama olasılığı ve umududur. 4+4+4 gibi sistemlerle ortalama eğitim süresi artırılmaya çalışılırken bir yandan da, akademik eğitim alma yetkinliğinde olmayıp çok daha verimli alanlarda değerlendirilebilecek ve mutlu olabilecek kişilere vakit kaybettiriliyor. Süre uzadıkça eğitimin içi boşalıyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ve sonraki uzun bir dönem, Türkiye'de sanayi emekleme aşamasındaydı. Piyasa bu denli zayıfken elbette çoğu şey, özellikle mühendis seviyesinde okulda öğreniliyor ve okulda öğrenilenler devletin de sermaye desteğiyle uygulamaya alınmaya çalışılıyordu. Devrin üretim teknikleri gereği makina, makinanın başında öğreniliyor, ustalaşma da; geleneksel usta - kalfa - çırak ilişkileriyle gerçekleşebiliyordu. Nitelikli işçi, bu yolla piyasa tarafından yukarı "çekiliyordu". Sistem, kendi nitelikli işçisini kendisi yetiştiriyordu.
80'li yıllarla birlikte silikon yonga temelli teknolojilerin gelişmesiyle bazı şeyler makina başında öğrenilemez oldu. İşçinin belirli bir teknik temeli edinmiş halde işe başlaması gerekmeye başlamıştı artık. Makina arıza yaptığında bazı parçalar yerinde onarılamıyor, elektronik kartlarının üreticisine gönderilmesi gerekiyordu. Eski üretim teknikleri uygulanırken, işe yalnızca eli anahtar tutabilme becerisi olduğu için başlayan işçiler arasından en parlak olanları sistem tarafından nitelik kazandırılarak ustalaştırılabilmekteydi. Ancak günümüzde ihtiyaç duyulan programlama, ölçme, analiz etme tekniklerinin bu yolla çekilmesi imkansızdır ve problem buna dayanmaktadır. Problem, ihtiyaç duyan kişiye, ihtiyaç duyduğu beceriyi, yapacağı işin piyasa denge ücretini dürüstçe bildirerek ve iş tanımlarını şeffaf şekilde iletilerek, yani maddi ve manevi tatmin umudunu somutlaştırarak vermektir. Bir sermaye - sendika tartışma konusu olmalıdır bu aynı zamanda. Bunun da ancak, nitelikli işçi olarak kariyerine başlayacak olan öğrencinin eğitimi sırasında çalışacağı alanda uzun soluklu staj yapması ve yalnızca ilgili konularda eğitiminin sürmesi ile gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Meslek yüksekokulunun bir akademik başarısızlık sonucu gidilen yer değil, uygun kişinin yönlendirildiği ve sanayi için en verimli şekilde değerlendirilebileceği eğtimi alması, sonrasında da iş tatmininin sağlanması ile ilgili somut umudunun olduğu bir okul olarak organize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çalışanlar olarak nitelikli çalışan itibarını yükseltmeliyiz. Çünkü bu ülkede, yıllarca güdülen popülist politikalarla okul okumanın masabaşı iş umudunu artırdığı ve masabaşı işin, saha-atölye işinden daha itibarlı olduğu fikri fiilen kabul ettirilmiştir. Bu algıyı kırmalı, katma değerin, sahada-atölyede üretim yapanın elinden tüm alanlara dağıldığı gerçeğini göstermeliyiz.    

1 yorum:

  1. Tanıl, temel olarak düşüncem şu bu konuda. İlk başta ana sorun senin söylediğin gibi, sistemin en baştan teknisyenleri mühendislerin aşağısına yerleştirmesi. Burada mesele sadece eğitim süresi değil. Mesela mühendislerden çok daha uzun eğitim alan doktorlar mühendislerle aynı seviyede bir eğitim almış sayılırken, teknisyenler söz konusu olduğunda daha kısa eğitim, daha aşağı seviye demek. İkincisi, farklı mesleklere olan talepler zaten belli bölümleri diğerlerinin üstüne yerleştiriyor. Mesela elektrik mühendisliğinin puanı makinadan yüksek. Bu tek başına elektrik mühendisliğini daha cazip bir bölüm haline getirebiliyor, doğru ya da yanlış. Ancak teknisyenlikler söz konusu olduğunda sistem doğrudan bölümleri hiyerarşik olarak aşağı koyuyor. Üçüncü ve daha kritik nokta şu, ülkemizde kimin hangi eğitimi alacağı eğitim büyük ölçüde, sınıfsal bazda belirleniyor, her ne kadar ABD'ye göre mesela sınıflar arası geçiş daha mümkün olsa da, özellikle 80 sonrası bu geçişler giderek zorlaşıyor. Bu durumda kim teknisyen olacak? Yetenekli yeteneksiz ayrımı bir yana bırakalım. Rahmi Koç'un torunu, veya yeni Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan'ın torunu yetenek düzeyinden bağımsız olarak teknisyen olmayacaktır. Peki, ya orta sınıf, mesela ortalama bir doktorun oğlu teknisyen olur mu? Benim buna da cevabım hayır, ortalama bir doktorun oğlu da, eğer başarabiliyorsa, ne yapıp edip, 4 yıllık bir bölüme sokacaktır oğlunu. Geriye kim kalıyor o zaman diyebiliriz. Geriye kalan, nitelikli olmayan işgücüne mensup insanların çocuklarıdır. Fabrikadaki veya inşaatta kol gücünü kullanan, işçinin oğlu, teknisyen de olabilir. Ancak burada da sorun şurada biraz, eğer söz konusu işçinin oğlu üniversiteye girecekse, o da öncelikle 4 yıllık bir bölüme girmek isteyecektir. 2 yıllık bölüme girmesi halinde, muhtemelen o çocuğun başarısı da yarım bir başarı olacaktır. Söz konusu çocukları 2 yıllık bölümlere yönlendirmek, ancak şu ya da bu yolla, 2 yıllık bölümlere girmeyi o çocuklar için daha kolay hale getirmekle mümkündür. Aslında meslek lisesi sistemi bunun bir yolu idi. Ancak bana daha doğru gelen yol, teknisyenliği, "yetenekli olmayanların" yaptığı bir iş haline getirmektense, mühendislik, tıp, mimarlık, akademisyenlik ile (kendi alanımı da işin içine sokayım. : ) ) aynı konuma çıkarmaktır. Ne de olsa, şu andaki eğitim sistemi zaten yetenekli olanları seçip de daha üstte kabul edilen bölümlere çıkarmayı ancak kısmen başarıyor, o kısmen başarı da, nispeten objektif olan ÖSS sayesinde, muhtemelen alternatif her hangi bir sınavda, üst mesleklerin eğitimini tamamen sınıfsal ve toplumsal konumu yüksek olan insanlar alacak, alabilecek. Belki çok çok ufak bir istisnalar haricinde.

    YanıtlaSil