Translate

15 Şubat 2015 Pazar

Kadınlar Kazanacak

Elbette böyle bir kadın yazısı yazmak istemezdim. Kadın hareketlerinin kazanımlarından bahseden bir yazı yazmak isterdim ancak bu yazıdaki konumuz da bir kadın cinayeti ve hareketin durumu olacak.
Kadın cinayetleri siyasidir. Nedeni de sistematik bir taciz - tecavüz dalgasının beraberinde gelmesidir. Sadece ülkemizde değil, Batı Asya'nın tüm ülkelerinde yaygın şekilde görünen bir durum olmakla kalmamakta, toplumun algısı da neredeyse tüm olaylarda mağdur olan kadını suçlayıcı ya da kadının da kabahati olabileceği yönünde gelişmektedir. Toplumun hızla muhafazakarlaşmasıyla ve demokratik değerlerin yitirilip çoğunluk diktasına sürüklenmesiyle birlikte ülke, Sünni Müslüman olup evli, çocuklu ve çalışmayan kadınların dışındaki tüm kadınlara karşı yıldırma politikası güden bir çoğunluk terörü yuvasına dönüşmüştür. Sadece böyle kadınlara da değil, öğrenci, bekar, görünüş olarak norm kabul edilen şekilde olmayan erkeklerin de düşmanıdır.
Önceki yazılarımızda erkek egemenliğinin, sınıfsız ilkel komünal toplumdan sınıflı tarım toplumuna geçişle birlikte başladığını aktarmıştım. Erkeğin yerleşikliği ve fiziksel güç gerektiren aktivitelerin üretime hakim olmasıyla birlikte gerileyen kadın gücünü tartışmıştık. Sanayileşme ile birlikte kadınlar da kendi güçlerinin farkına varmış, örgütlü mücadeleleriyle haklar elde etmişlerdi. Türkiye gibi burjuva demokratik devrimi yaşamamış olan ülkelerde kadınlara tepeden verilen hakların ise tam olarak içselleştirilemediği de ortadadır. Bugün tecavüz olaylarının sıklığına dayalı istatistiklere baktığımızda, bu dönüşümü yaşamış olan ülkelerde durumun görece iyi olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Taciz ve tecavüzün görece sık yaşandığı ülkelerin aynı zamanda emek yoğun sektörlere yatırım yapan, dolayısıyla nüfusun artışına dayalı emek ucuzlamasından faydalanan, kendi halkını sömüren ülkeler olduğunu da atlamayalım! Bu nedenle taciz ve tecavüz olaylarının adli vak'alar olarak tek tek değil, toplu bir sosyolojik olgu ve siyasi olay olarak ele alınması, problem çözümünün bahsettiğimiz bu maddesel temellere dayalı olması nedeniyle kritiktir.
Problemin çözümünün, kadınların örgütlü mücadelesiyle, toplumsal varoluşlarını kanıtlamak için ekonomiye katılımlarını inatla sürdürmeleriyle mümkün olduğu ortadadır. Polisiye tedbirler, şeriat önerileri, tecavüz suçuna idam cezası getirilmesi gibi önlemler işe yaramayacaktır. Bir tecavüz ve öldürme olayına adı karışan burjuva ailesini korumak için tüm sistemin nasıl seferber olduğunu, devletin silahlı adamlarının adının karıştığı tecavüz davalarının nasıl kapatıldığını görüyoruz. Devlet, idam cezası ve diğer şer-i kuralları da yine kendisine karşı işlenen suçlara karşı kullanacak, makbul vatandaşı dışında kalan seni beni tanımayacaktır.
Kadınların kazanması, emeği ucuzlatıp bizi daha çok sömüren, kendisinden olmayana karşı örgütlü terör uygulayan sisteme karşı hepimizin kazanmasıdır. Bu nedenle kadınların örgütlü mücadeleye katılması, biz erkeklerin onlara destek olmamız ve her türlü taciz - ayrımcılık durumunda tavır konulup karşı tarafın rahatsız edilmesi, ezilmesi öncelikli görevlerimizdendir. Kazanacağız.
Özgecan Aslan anısına yazdığımız bu yazıyı, bu tip olaylarla değil, mücadelenin kazanımlarıyla sürdürmek dileğiyle...

1 yorum:

  1. Tabii şunu söylemek gerekiyor, kadınların aile içindeki konumları üzerine mücadeleleri de mücadelenin parçasıdır. Bu alanda da kadınların kazanması, son kertede ailenin daha sağlıklı bir yapıya dönüşmesi, ve hepimizin kazanması demek, ama bu ilk başta çok açık olmayabilir. Bunun dışında çok güzel bir yazı. Türkiye'de ve Orta Doğu'da kadınların mücadelesinin diğer tüm mücadelelerin önüne geçecek kadar önemli olduğunu düşünüyorum ben de şahsen.

    YanıtlaSil