Translate

1 Aralık 2014 Pazartesi

Yaka Renkleri ve Sınıf Yaklaşımı

Çalışma yaşamında sıklıkla duyduğumuz beyaz - mavi yaka adlandırmasına değinmek istedim bu yazımda. Yine bu yazıda da konuyu, çalışan sınıf açısından ne anlama geldiği üzerinden değerlendireceğiz. Ayrıca konuyu sendikal tartışmalara da bağlayacağım.
Mavi yakanın sözlük tanımına baktığımızda "el emeği uygulayan çalışan" ifadesiyle karşılaşıyoruz (*). Benzer şekilde beyaz yaka da "profesyonel ve yönetsel iş yapan çalışan" şeklinde tanımlanıyor (*). Tanımlamanın kökeni, 20.yy başında ABD'de ortaya çıkmış olup temelde çalışanların giydiği iş kıyafetlerine gönderme yapmaktaydı. İlginç bir şekilde günümüzde, mavi yaka ve beyaz yaka ifadesi, kendisine ismini veren sığ kıyafet yaklaşımında kalmış olup yönetsel olmayan ofis çalışanlarına beyaz yaka, yönetsel olan üretim çalışanlarına mavi yaka denmesine neden olmaktadır. Bu da tanımlamanın temel işlevini yitirmesine, çalışanlar arasında anlamsız bir ayrım ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Konuyu örneklendirerek açalım. Elimizde bir hammade olsun. Bunu bir üretim aracı kullanarak son ürüne çevirip satacağız. Sattığımızın parasınının büyük bölümünü sermaye sahibi alırken, bir kısmını bize verecek, bir kısmını da mevcut üretim araçlarının geliştirilmesi, amortismanlar ve finansal araçlara yatırım gibi şekillerde kullanacaktır.
Elimizdeki hammeddenin hamur olduğunu varsayalım. Hamuru yoğurup fırına veren işçi, yoğurarak emeğini ortaya koymakta, fırın ateşini ayarlayarak ve fırında kalma süresini kestirerek üretim bilgisini, yani kafa emeğini, ustalığını ortaya koymakta ve ekmeği çıkartmaktadır. Eğer günde kaç ekmek çıkartması gerektiğini, hangi saat kaç ekmek çıkartması gerektiğini, ne kadar hamurun fire olacağını, ne kadar doğalgaz harcanacağını takip eden, satışları düzenleyen ve hatta satışı yapan ve patron olmayan bir çalışan varsa, o da yönetsel emeğini ortaya koymaktadır. Bu kişi aynı zamanda ekmeklerin zamanında ve istenilen kalitede çıkmasından da sorumlu olduğundan el emeği veren işçiyi yöneten ve yönlendiren kişidir. Fırının sahibi olan patron da bu iki çalışanın maaşlarını öderken, bir yandan da fırnın yumurtalı pide de çıkartıp çıkartmaması gerektiğine, saat kaçta açılması, kaç saat açık durması gerektiğine, büyüme ya da küçülme stratejilerine karar vermektedir. Bu örnekte rahatlıkla anlaşılacağı üzere fırın işçisi mavi yakalı, işlemleri takip edip hedeflere gereken kaliteyi gözeterek ulaşılmasını sağlamakla görevli olan işçi beyaz yakalıdır. Dikkat ederseniz her iki çalışan da aynı ortamda çalışmaktadır. Biri ekmeği ellemekte diğeri ellememektedir. Biri işçi olarak sistemde yer almakta, diğeri de işçi olarak sistemde yer alırken fırıncı karşısında patronu temsil etmektedir.
Şimdi de elimizdeki hammaddenin müşteriden gelen yazılım talebi, bu talebi karşılayabilecek çalışan bilgi birikimi ve şirket birikiminin de (know - how) üretim aracı olduğunu varsayalım. Yazılım talebi için bilgi birikimini, müşteri verilerini ve şirket birikimini harmanlayan ve satırlarca kod yazıp hataları gideren yazılımcı, emeğini ortaya koymakta ve yazılımı test ve kullanıma hazır hale getirmektedir. Eğer müşteri taleplerini, yazılımın ilerleme sürecinde değerlendirip yazılımcıyla müşteriyi koordine eden, proje takvimine uyumdan sorumlu, kalan zamanında yeni müşteriler için yeni çözümler sunan, belki ödeme takvimini de yöneten ve patron olmayan bir çalışan varsa o da yönetsel emeğini ortaya koymaktadır. Bu kişi, proje takvimine göre yazılımın zamanında yetişmesi, dolayısıyla yazılımcının günde ve haftada kaç saat çalışacağı ve müşteriyi tatmin edecek şekilde hatasız çalışmasından da sorumlu olduğundan emeği veren yazılımcıyı yöneten ve yönlendiren kişidir aynı zamanda. Yazılım şirketinin patronu da bu iki çalışanın maaşlarını öderken, yazılım şirketininin bilgi birikiminin artırılması, hangi yeni sektörler için yeni çözümler sunulabileceği ve büyüme, küçülme stratejilerini kurgulamaktadır. Bu örnekte de "ekmeği elleyen" yazılımcı, sanılanın aksine mavi yakalıdır, işlemleri takip edip hedeflere gereken kaliteyi gözeterek ulaşılmasını sağlamakla görevli olan koordinatör de beyaz yakalıdır. Koordinatör, çalışma ortamında yazılımcının patronu rolünü üstlenmektedir.
Son tahlilde beyaz yaka ve mavi yaka tanımlarının giyilen giysi ya da çalışılan ortamla ilgili değil, üretim araçlarının kullanımı, yönlendirilmesi ve çalışma ortamında hangi çalışanın işvereni temsil ettiğiyle ilgilidir. Haliyle beyaz yakanın sendikal örgütlenmesi konusu, üniversite okumuş olanların ya da ofis ağırlıklı çalışanların örgütlenmesi konusu değildir. İşyerinde işveren temsilcisi konumunda yer alan çalışanların örgütlenmesidir. Bunun olabilirliği, yöntemi ve yapısı alınan ücretlere ya da bu çalışanların ilgisizliğine indirgenemez, apayrı değerlendirilmesi gereken konulardır.

(*) Wikipedia tanımlarıdır.

1 yorum:

  1. Yazı buraya kadar genel olarak tanımları içeriyor. Tanımların bir adım ötesinde, bu farklı emek türlerinin üretimi nasıl etkilediğine ilişkin değerlendirmeni de bekliyorum. Ama birkaç ilginç noktayı belirteyim. Öncelikle ana akım iş gücü ekonomisi tanımlarında, genellikle işçiler iki gruba bölünür. "Nitelikli" ve "Niteliksiz", parantez içine aldım, çünkü burada bahsedilen niteliği akademi sadece bir temel yolla ölçer o da eğitim. Yani özünde nitelikli ve niteliksiz denirken eğitimli ve eğitimsiz kastedilir. Ve temel olarak da eğitimli derken üniversite mezunları kastedilir. Eğitimli ve eğitimsiz iş gücü, söz konusu olduğunda aslında sınıf ayrımını andıran (tam olarak aynı olmasa da en azından bir noktada bu ayrıma yaklaşan) bir ayrım söz konusudur. Bir çocuğun eğitim alabilmesi, pek çok ülkede ailesinin bir dereceye kadar servet birikimi ile mümkündür. Her ülkede gerekli miktar değişir elbette, ve kimi ülkeler, bu servet birikimi olmayan insanların da bir bölümüne bir takım yollar açabilir, eğitim almaları için. Ancak özünde eğitimli ve eğitimsiz iş gücü arasındaki bariyer, bu iki farklı gruptaki insanların farklılaşmasına neden olur. Sonuçta, ortaya hem iş yerinde, hem de iş yeri dışında gözlenebilen iki farklı işçi kültürü ortaya çıkar. Eğitimli işçi kültürü ile eğitimsiz işçi kültürü. Aslında ilginç olan eğitimli işçilerin önemli bölümünün, öğretmenlerin, doktorların, mimarların, avukatların bir bölümü, kendilerini "işçi" olarak bile görmez. Usta başı, ve ekmeği yapan işçi ilk kültüre dahil olabilir ki, bilgisayar programını tasarlayan mühendisle onun başındaki mühendis, ikinci kültüre dahil olabilmektedir. Bu da kimi işçileri ve emeği ilgilendiren meselelerde, usta başı ile ekmek işçisini bir yana, bilgisayar programcısı ve onun başındaki adamı öbür yana itebilir. Elbette ikinci ayrım da, yani doğrudan iş yapan, ve işi kontrol eden kişi ayrımı da boş bir ayrım değildir. Ancak eğitimin yarattığı ayrımında ciddi bir farklılaştırma gücü vardır. Senin bahsettiğin ayrımın ekonomik ilişkiler söz konusu olduğunda, nasıl etkiler yarattığı konusundaki görüşlerini yazmanı bekliyorum. Bu arada Tanıl, sen muhtemelen iş yerindeki ilişkileri çok daha iyi görme şansına sahipsin, dolayısı ile aktaracağın somut örnekler, akademisyen olmak için çabalayan benim gibi insanların epey işine yarayacaktır.

    YanıtlaSil