Translate

16 Ekim 2014 Perşembe

Suriyeli Mülteciler

Blogumuzda işleme sırası gelen konulardan biri de Suriyeli Mülteciler konusu. Suriye'deki iç savaşın başlamasından sonra hükümetin aldığı tutum, topraklarımıza kontrolsüz bir şekilde Suriyeli Mülteci akmasına neden oldu. Bugün sayıları 2 milyona yaklaştığı söylenen mülteciler, yalnızca sosyal hayatı etkilemekle (ve Türkiye'deki hayattan etkilenmekle) kalmıyor, emek piyasasındaki dengeleri de değiştirme potansiyeli taşıyor.
Kapitalizmin en ileri aşaması olan emperyalizmin temel amaçlarından biri, serbest piyasa ekonomisine açık olmayan ülkeleri piyasaya açmaktır. Bu piyasaya açma işlemi, doğal kaynakların sömürülmesi (ederinden ucuza işgal eden ülke şirketleri tarafından işletilmesi), yabancı ürünlerin ülke içinde satılabilmesi ve ülke halkının ucuz işçilik yoluyla sömürülmesini içerir. Yaşadığımız durum ise, Suriye halkının anti-emperyalist mücadelesinin başarıya ulaşması sonucu, bir şekilde muhalifleri desteklemiş olan ve ucuz işçilik olarak görülen kitlenin ülkemize katılmasıdır. İlgili emek nitelikli emek olmayıp zaten ülkemizin işsizlikteki temel sorunu olan niteliksiz işsizler ordusuna yeni üyeler katılması anlamına gelmektedir. Ayrıca mültecilerin çalışma izninin de olmamasından ötürü bu işçileri çalıştırmayı tercih eden işveren, işlemin yasadışı olması nedeniyle yasal zorunlulukları da yerine getirmek zorunda kalmamakta, niteliksiz işçi pazarında avantajlı duruma geçmektedir. Bu durum, yerli niteliksiz işçilerin aleyhine bir durum oluşturur. Emek ücret dengesinde niteliksiz emeğin fiyatını düşürür, bu da işsizlik oranını artırarak asgari ücret ve yakın ücretlerin düşük seviyede tutulması baskısı oluşturur. Nitelikli emeğe sahip kişi sayısını artırma ihtiyacının daha hayati düzeyde hissedilmesine yol açar.
İnsanların etnik kökenleri, milliyetleri ve dini inançları aynı işi daha ucuza ya da pahalıya yapmaları konusunda ayırt edici olmamalıdır. Aynı firmada Türk pasaportuyla yaptığımız mühendisliğin yapılan işe ticari katkısı İngiliz pasaportu taşıyan kişinin yaptığı mühendisliğin katkısıyla aynıysa, ikimiz de aynı firmadan aynı ücreti almalıyız. Bu tutum, tüm çalışanların orta ve uzun vadede lehinedir ve emeğin küreselleşmesi yolunda atılması gereken adımların yolunu açar. Bu bağlamda bizler de Suriyeli Mültecilerin yukarıda anlatılan şekilde, kuralsız şekilde çalıştırılmasına karşı olmalı ama bunu yaparken asla etnik ayrımcı bir tutum benimsememeliyiz. Böyle bir tutum onları sokağa atacak, çok daha büyük sosyal sorunlara yol açacaktır.
Suriyeli Mültecilerin ülkelerine döneceklerini ya da ülkemizden ayrılacaklarını düşünmüyorum. Mevcut ortamda topluma entegre olabileceklerini de düşünmüyorum. Ancak en azından çalışma yaşamı ile ilgili düzenlemeler yoluyla emek pazarına kurallı bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır. Bu adım, her zaman vurguladığım "ekonomiye emek ve vergiyle katılımın sosyal hayata da sağlıklı bir katılım biçimi olduğu" düşüncesinin temelini oluşturmaktadır. Haklarını korumak için kurulmuş ya da kurulacak olan sivil toplum örgütleriyle iletişim içinde olarak emek pazarına kurallı katılımları sürekli gündemde tutmalı, ilgili devlet mekanizmalarına baskı yapılmalı ve  ülkemizin sosyal hayatına entegre olmalarına yardımcı olmalıyız.    

1 yorum:

  1. Birkaç teorik ekleme yapayım elimden geldiğince. Öncelikle "niteliksiz işçi" ve "nitelikli işçi" tanımlarının aslında işçilerin sadece bilgi ve yetenek düzeyinden kaynaklanmadığını aynı zamanda, belli iş kollarında çalışan işçilerin pazarlık güçlerinin de nitelikli ve niteliksiz tanımlarını etkilediğini düşünüyorum. Pazarlık gücü fazla işçilerin farklı işleri yapması ve bu işlerin "nitelikli" işler olarak damgalanması, onları pazarlık gücü zayıf işçilerden ayırmanın, ve iki farklı işçi grubunun birlikte hareket etmesini engellemenin en etkili yoludur. Söz konusu "nitelik" eğitim ile kazanılan bir nitelik olduğunda ve o eğitime erişim sınırlandığında bu ayrım daha da keskinleşecektir. Bir ülkeye yoksul göçmenler olarak gelen kesim doğal olarak "niteliksiz" işçi grubuna katılacaktır, çünkü pazarlık gücü zayıftır bu grubun. kendi ülkelerinde doktor, mühendis, profesör bile olsalar gittikleri ülkede "niteliksiz" işçi grubuna katılmaları oldukça yüksek bir olasılıktır. "Niteliksiz" işçi grubu işverenlere, alabildiğince sömürebilecekleri yeni bir işçi kaynağı sağlar, bu da "nitelikli" işçilerin sömürü oranını düşürür, yaşam standardını yükseltir. Özal döneminin Türkiye'sinde ya da İkinci Dünya Savaşı'nın Avrupası'nda orta sınıfının yaşam standardının yükselmesini sağlayan büyük ölçüde şehirlere akan yeni niteliksiz işçi grubudur. (Türkiye'de köylerden, Avrupa'dan gelişmekte olan ülkelerden) Ancak aynı niteliksiz grup, gerektiğinde işverenlerin nitelikli işçiler üzerinde de baskı yapmalarını sağlayacaktır. Ve işverenler istese de istemese de eninde sonunda rekabet koşulları onları niteliksiz grubu nitelikliye karşı ekonomik olarak kullanma yoluna itecektir. Ülkemizdeki Suriyeliler ülkemizdeki yeni niteliksiz işçi kaynağı sayılacak grup. Eğer sadece Türkiyeli işçilerin perspektifinden bakılırsa, Suriyeli işçiler maaşların düşmesine neden olacak bir grup olarak da görülebilir, Türk işçilerinin ülkedeki "niteliksiz işleri" yeni işçi grubuna devredip, daha fazla gelir getiren işleri yapmasını sağlayabilecek bir fırsat olarak da. Ancak sosyalist ve sol hareket sadece bir ülkedeki işçi sınıfının çıkarları üzerine kurulmamalı diye düşünüyorum. Bu hareket her yerde sömürüyü en şiddetli yaşayan kesimlerin yanında olmalı. Bu açıdan, ülkemizde yaşayan Suriyelileri ülkemizin sol organizasyonları bence ellerinden gelen en üst düzeyde destek vermeliler, sistemin onları sömürüsüne karşı.

    YanıtlaSil