Translate

21 Haziran 2015 Pazar

Yaka Renginden Sınıf Tahlili

Mavi yaka ve beyaz yakalılığın anlamı üzerine daha önce de yazmıştık. İlgili yazıyı şu linkte bulabilirsiniz:
http://alemireayan.blogspot.com.tr/2014/12/yaka-renkleri-ve-snf-yaklasm.html
Özetle bu yazıda, yaka renginin okunan okul ya da alınan parayla ilgili değil, üretilen ürüne doğrudan emek katkısı olup olmadığı ile ilgili olduğunu "ekmeği elleme" metaforu üzerinden tartışmıştık.
Aynı konuyu, bu kez başka bir arkadaşım, kendi blogunda incelemiş ve yaka renginin sınıf tanımına etkisini tartışmış. Aşağıdaki linkte yazının tamamını bulabilirsiniz:
http://somutdurumuntahlili.blogspot.com.tr/2015/06/somut-durum.html?spref=fb

Konumuz sınıf tahlili olduğuna göre, tartışmaya nereden başladığımızı tanımlayalım: "...proletarya denince kendi üretim araçlarına sahip olmadıklarından emek güçlerini satmaya muhtaç olan modern ücretli işçiler sınıfı anlaşılır."(1) Dolayısıyla temel problemimiz emek gücünü satmaya muhtaç olmaktır. Acaba yaka rengimiz değişince bu ihtiyaç ilişkisi değişiyor mu?

Benim görüşüme göre, ücretli çalışan bir kimsenin bu ihtiyaç ilişkisinden çıkabilmesi için şöyle bir yol vardır: Kendisinin, üzerinde taşıdığı öyle bir yeteneği vardır ki, bu yeteneği kullanarak gerektiğinde -ulaşılabilir sermaye miktarlarıyla- kendi işini kurarak küçük burjuva(*) ya da burjuva olabilir. Bu olasılığı "cebinde" taşımayan herhangi bir ücretli çalışan bu ihtiyaç ilişkisinin içinde olduğundan işçi kabul edilmelidir. Örneğin özel hastanede çalışan bir uzman doktor, beyaz yakalı bir çalışandır. Kendi işini kurma şansı, ulaşabileceği sermayelerle cebinde bulunduğundan benim yaklaşımıma göre işçi sınıfından sayılmaz. Potansiyel küçük burjuvadır. Yani beyazötesi yakadır :) Oysa demir çelik fabrikasında çalışan bir mühendis, ne kadar yetkili olursa olsun o ya da başka bir fabrikada ücretli çalışarak yaşamını devam ettirmek zorunda olduğundan işçidir.

Tartışmaya bir diğer boyutu da Sungur Savran, "Sınıfları Haritalamak" (2) adlı makalesinde kazandırmış. Tanımında: "Geçimini sağlayabilmek için emek gücünü satmak zorunda olan ve sermayenin ajanı olarak işlev üstlenmeyen her çalışan işçi sınıfının bir mensubudur." demektedir. "Sermayenin ajanı olarak işlev üstlenmemiş" diyerek, üst düzey şirket yöneticilerini işçi sınıfı tanımının dışında bırakmaktadır. Bu tanımda açık konu, hangi yetki ve sorumluluğu almış kişilerin bu kapsama alınması gerekliliğidir ki Savran tanımı, sermaye/devlet adına karar yetkisine dayandırdığından "yatırım karar yetkisi olan kişi" işçi sınıfı dışında tutulabilir demektedir. Beyazötesi yakalılık Savran'ın tanımında işyeri içindeki konumla ilgilidir.

Mavi yakalı işçinin işçi sınıfından olduğu şüphe götürmezken, beyaz yakalı çalışanlar arasında işçi sınıfına dahil olmayanlar olduğu ve bunların kimler olduğu günümüzde tartışma konusu. Bu tartışmayı önemli kılan ise, normal yaşantıda sınıflar iç içe görünürken, herhangi bir kriz anında herkesin kendi sınıfı çıkarına davranacağı bilindiğinden kriz öncesi örgütlenme çizgisinin nereden çekileceğine olan etkisidir. İşveren vekilliği havucunun hangi beyaz yakalının "önünde" ve hangisinin "elinde" olduğunu tartışmaya devam edeceğiz.



(1) Marx, Karl - Engels, Freidrich, Komünist Manifesto
(*) Küçük burjuva dediğimiz kişi, kendi işyerinin sahibi olmakla beraber kontrolünde işçi çalışmayan ya da çok az işçi çalışan kişidir. Esnafların tamamı, eczacılar, özel muayenehanesi olan doktorlar, diş hekimleri buna dahildir.
(2) Savran, Sungur, Sınıfları Haritalamak: Sınıflar Birbirinden Nasıl Ayrılır?, Marksizm ve Sınıflar, Yordam Yayınları, 2014

3 yorum:

  1. Sungur Savran' ın çalışanların bazıları için ortaya attığı sermayenin ajanı olma statüsü gerçekten sınıfsal strateji açısından önemli bir nokta. Bunu bir bakıma 19. yüzyılın sınıf savaşımındaki Formen' e de benzetebiliriz. Bu nedenle Marks' ın Formen kitabına dönüp o dönemde yaptığı tahlillere bir daha göz atmakta fayda olacağını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Marks bildiğim kadarı ile işçi sınıfının iç analizini hiçbir zaman yapmıyor. Varlık düzeyi varlıkları yani Wealth düzeyindeki farklılıkların sınıfları yaratan temel faktör olduğunu hatırlamak lazım. İşçi hiçbir zaman bir işletme kuramaz olmalıdır ki işçi olarak kalsın. Bu ilişkinin benzeri beyaz ve mavi yakaya da uyarlanabilir. Mavi yakalı işçi, çocuğunu asla okutamamalıdır ki, mavi yakalı işçi kesimi varlığını sürdürebilsin. Türkiye'de ÖSS gibi bir sistem sayesinde mavi ve beyaz yakalı işçiler arasından gereğinden fazla geçişkenlik vardır. Bu da bildiğimiz sorunları yaratmaktadır. Hem beyaz yakalı işçilerin çocukları "gereğinden fazla" strese kapılmaktadır, sınıf düşme korkusu yüzünden. Hem de mavi yakalı işçiler gerektiği kadar boyutları belli sınıfsal karakter taşıyamamaktadır. İkincisi aslında fabrikada çalışan mühendislerin, bir kafe veya bir Arçelik bayiisi açma şansları olabilir. (elbette her fabrikanın farklı maaş verdiğini de dikkate alırsak) Mesele ellerindeki sermaye ile bir işletme açmanın gereksiz risk haline gelmesidir aslında beyaz yakalı işçiler açısından. Daha da ötesi tüketim alışkanlıkları eğer geliştirilebilirse, beyaz yakalı işçilerin gereğinden fazla sermaye birikimlerinin de önüne geçilebilir. ABD'deki öğrenci kredileri, ve ev kredileri işlevseldir bu açıdan. Ancak beyaz yakalı işçilerin aileleri ile çocukların arasında yine de kaydadeğer bir sermaye aktarımından söz etmek mümkün diye düşünüyorum. ABD'de bu özellikle çocukluk ve lise döneminde görülüyor, üniversite sonrasında azalıyor. Bizde ise üniversite sonrasında da devam eden bir sermaye aktarımı var. Çocuğa ev alınması gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kerem, elbette iş kurabilme şansı cebinde olan derken, yüksek fırsat maliyeti olan bir durum olarak görüyorum mevcut konumunu. Yani alacağı riske cidden değecek bir yatırım sözkonusudur. Verdiğim örnekte doktor, mevcut işini, kendi kuracağı iş için bir pazar bulma yolu olarak kullanmaktadır.
      Sınıflar arası geçiş Türkiye'de, ABD'ye ve diğer gelişmiş batılı ülkelere göre daha fazladır doğru. Bu da işçiyi, ailesi için sistem içi mücadeleye yöneltmektedir. Oysa gelişmiş ülkelerin işçileriyle karşılaştırdığımızda hiç de ciddi bir sınıf atlama imkanının bulunmadığını, işçinin çocuğunun da genişlemekte olan orta gelirli kesmin parçası olduğunu görüyoruz.
      Bu nedenlerden ötürü benim analizimin somut tarafı, gelişmekte olan ülkelerin ortak kurtuluşuna işaret etmektedir.

      Sil