Translate

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Oyu Değil İşlevi!

Önemli konuların seçim gündeminde kaybolup gitmesini istemediğimden seçim sürecinde yazmamıştım, ancak seçim bitse de atmosferinden kurtulabilmek mümkün değil. Bu yazıdaki konumuz da CHP, parti dışından biri olarak görüşlerimi belirteyim.
Parti olduğunuz zaman, diğerlerinden ayrılmak için parti olmuşsunuzdur. Farklı olduğunuzdan bir araya gelmişsinizdir, belirli bir amacınız vardır ve belirli bir felsefi - ideolojik temele dayanırsınız. Bu felsefi ve ideolojik temel size bir vizyon kazandırır, örgütlenme biçiminiz ve kadrolarınız buna göre gelişir.
CHP özeline gelirsek, partinin kuruluş amacı, malumunuz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ve dönemin kalkınma modellerine uygun olarak kalkındırılmasıydı. Zaman içinde parti elbette değişen koşullarla farklı konumlar aldı ama kurduğu cumhuriyetin temellerine bağlı olmak ve o cumhuriyeti savunmak en önemli tarihsel görevi olarak varlığını sürdürdü.
İçinde bulunduğumuz durumda ise, yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü savunma konumunda olan parti, sürekli ana muhalefet partisi olup kısa vadede iktidar olma şansı olmayışını halkın çoğunluğuna uzak olmasına bağladı. Bunu aşabilmek için de "oyunu istediklerime ne kadar benzersem o kadar oy alma şansım olur" davranışını benimsedi. Kesinlikle hatalı ve kolaycı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Partinin görevi oy oranını artırmak değildir. Yukarıda belirttiğim gibi parti, belirli bir felsefi - ideolojik temele dayanır ve "tabanını" genişletmeye çalışmalıdır. Tabanını genişletmek demek de farklı olan sana, senin gibi olmayanın gelip bir nedenle katılması demektir. Yani oy alamadığın, örgütleyemediğin kitleyi sana katılmaya ikna etmek demektir, üstlerine "çatı" koymak değil.
Bir nedenle katılması ama hangi nedenle?
"İnsanlık, önüne yalnız çözebileceği sorunları koyar." K. Marx
Önemli olan, partinin oturduğu felsefi ve ideolojik temeli, çağın koşullarına göre tekrar yorumlayarak, günümüzdeki sorunları çözümlemek ve ortaya konulan bu sorunları çözebileceğine halkı ikna etmektir. Halkı ikna etmek, bire bir haklı olduğunu kabul ettirmek olabileceği gibi, bir çelişki gösterip karşı cepheyi bölmek suretiyle de olabilir.
Sayı önemli ama her şey değil. Az milletvekiliyle de az seçmenle de etkili muhalefet yapılabilir. Yeter ki bir araya gelen bu kitle, bir araya geliş nedenine sıkı sıkıya bağlı olsun ve bu yolda çalışsın. Seçmen sayısını değerlerden ödün vererek artırmaya çalışmak, partinin bir bölümünün mücadeleye yabancılaşmasına ve olası başarısızlık durumunda "biz demiştik" yaklaşımına neden olabilir. "Biz demiştik" tarafı hizip gibi görünse de, parti olma özelliğini yitirmiş bir kitlede doğal olarak oluşmuş tepki organıdır artık. Oy oranı %45'e bile çıkartılabilir, ama bunun için öyle dengeler gözeterek partiyi öyle heterojenleştirmişsindir ki attığın her adım partiyi sarsar.
Kısa vadeli oy hesaplarından sıyrılıp, partinin ideolojisinin çağın sorunlarını çözmede başarılı olup olmadığını, eğer başarılıysa ya da başarılı hale getirildiğinde halkın katılımının nasıl sağlanacağını tartışmanın zamanıdır.

1 yorum:

  1. Güzel yazı ama genel olarak sanırım, 1971 ile birlikte CHP'de ciddi bir sol damarın da olduğunu söylemek lazım sanırım. Emek mücadelesi, etnik ve kültürel azınlıklar, kadın hakları genelde CHP'de kendine söz hakkı buluyor bu tarihten sonra az ya da çok. 1990lardan sonra ne yazık ki bu yanı biraz darbe alıyor CHP'nin. Bir de kitle partileri bence bir yere kadar farklı grupların bir kualisyonu olabilirler. Ancak, CHP'nin elbette sağa açılması saçma. Halk sağcı halktan oy almak için sağcı olmak lazım düşüncesine sahip bir sol parti bence partiyi kapatarak çok daha doğru bir şey yapmış olur. Sonuç olarak, sol bir parti, sol ilkelerle iktidara gelemiyorsa iktidara gelmesinin çok da anlamı yok sanırım.

    YanıtlaSil