Translate

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Hepimizin Osmanlı Torunu Olması ve Enternasyonalizm

Ramazan'ın da gelmesiyle birlikte klasik muhafazakarlığa dönüş başladı. Her seneki zenginlerin fakirliğe övgüsüne ek olarak, tıpkı Bursa'ya yapılan, eskiden olmayan ama her nasıl oluyorsa nostaljik olan o tramvay gibi kimsenin bilmediği oyunlar, yüzyıllardır oynanan Osmanlı oyunu diye kanallarda dönmeye başladı. İşte bunlar, çalışan sınıflar üzerine oynanan oyunlardır arkadaşlar.
Neyse blog ciddiyetine dönelim. Sürekli olarak dillendirilen bir ifade var: "Hepimiz Osmanlı Torunuyuz" Doğru, hepimiz gerçekten de Osmanlı torunuyuz. 600 yıl bu topraklarda belirli bir devlet kültürünü yaşatmış olan Osmanlı İmparatorluğu, bugünkü bizi biz yapan kültür birikimimizi ayakta tutan iki kolondan biridir. Diğeri, cumhuriyetçi modernleşmedir. Bu iki temele dair eleştirilerimiz ve karşı duruşumuz da onlar varolduğu için varolduğundan cumhuriyetin çocuğu, Osmanlı'nın torunuyuz derim.
"Uyuşmazlıkları giderebiliriz, çelişkiler kalıcıdır." V.İ. Lenin
Gelgelelim birisinin torunu olmak bizim soyumuzu belirlerken yaşamsal çelişkilerimizi yadsımaz. Osmanlı toplumunun iç çelişkileri şekil değiştirerek cumhuriyet dönemine de yansımıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yerli burjuva yaratma arzusu, paralelinde bunun yaratacağı çelişkileri gizlemek isteyen "ırksız, ınıfsız kaynaşmış kitle" vurgusu ve başarısızlık sonrası patlayan 6-7 Eylül tüm bu çelişkilerin farkına varılmasının, çözülmeye çalışılmasının ve başarısızlık sonrası yeni bir yola (ABD mütteefiği bir Ortadoğu ülkesi) girilmesinin özeti.


Nihayetinde bizi biz yapan değerler tarihsel kökenlerimizden ve çelişkilerimizden temelleniyor. Daha önceki yazılarda bahsettiğim "emeğin küreselleşmesi" olgusunu tartışacaksak, bu enternasyonalizmi yerel temelleri yadsıyarak değil o temellerin üstüne inşa edebileceğimizi düşünüyorum. Bunun somutlaştırılmasını sonraki yazılarda yapacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder