Translate

11 Şubat 2014 Salı

Tek beyinde organizasyon?

Kusura bakmayın geçen sefer biraz fazla kaçırmışız. Hanımın da uyarısı sonrası o kadar da uzun yazmamaya karar verdim.
Bu gece de ilginç bir konumuz var: tek beyinde organizasyon ya da liderin rolü. Katılmayabilirsiniz, ama sorgulamanızı tavsiye ederim.
Yıllarca okullarda aldığımız tarih derslerinin kahramanlık hikayeleriyle bezeli olmasından ya da felsefe okumayışımızdan olacak, olumlu ve olumsuz (ki bunların da bir anlamı olmadığını anlatırım sonra) tüm gelişmeleri kişilerle, çoğunlukla da liderlerle özdeşleştiririz. Ülkeyi kahramanlar kurmuştur, onlar yaşatmıştır, toprakları genişletmişlerdir, düşmanları yenmişlerdir, ihanet etmişlerdir, ülkeyi yıkmışlardır. Peki bu işler böyle mi? Hayır.
Doğadaki süreçler gibi genel bir konuyu daraltıp insan içerikli organizasyonları ele aldığımızda, ilgili organizasyonun bir varoluş amacının (misyon), gelecek planının (vizyon) ve ilkelerinin (değerler) olduğunu biliriz. Bu, eğer bir devletse; uluslararası ilişkilerdeki yeri gereği bir konum almıştır, kuruluş amacına, kaynaklarına dayalı bir ilerleme hedefi koymuştur ve temel ilkeleri vardır. Bir şirketse, faaliyette bulunduğu iş kolunda piyasa dengeleri gereği bir temel pazar payı vardır. Bu pazar payını büyütmek için ya da yeni pazarlara açılmak için stratejiler geliştirmektedir ve varoluşundan gelen değerleri vardır.
İşte tüm bunlar, birileri istedi diye olmaz. Elbette kritik kararlar en tepeden alınmaktadır ama o en tepeye o kararları aldıran maddesel nedenler vardır. Kahraman, organizasyonun başarılı geleceği için ortaya çıkan fırsatlardan en iyilerini değerlendirendir. Fırsatların ortaya çıkış nedeni ya da organizasyonun varoluş nedeni değildir. Bir toplumda herkes birbirini kandırıyor, birbirine yalan söylüyorsa, kahraman; istediği kadar ahlak dersi versin, cezalar versin, bu davranışlar azalır belki ama, var olmaya devam eder. Yalanı ve aldatmayı getiren maddesel nedenler ortadan kalkmadıkça bu davranışlar devam edecektir. Bu davranışların kökeni organizasyonun kendisiyse, kurtulma şansı yoktur.
Kişisel başarı ya da hataların etkisi elbette yadsınamaz, ama tüm bunların etkisi sınırlıdır. Aşırı başarılı bir lider, organizasyondan dehasına karşılık bulamayarak törpülenebileceği gibi, organizasyonun yok olmasına yol açabilecek bir lidere karşı da organizasyon kendini koruyacaktır. Tabii ki bu anlattıklarım aile gibi, küçük işletmeler gibi kişi davranışlarından doğrudan etkilenen kurumlar için değil, yukarıda anlattığım dengeler gereği var olan organizasyonlar içindir. Kurumsal olmak, muz cumhuriyeti olmamak, kanarya sevenler derneği gibi üç-beş kişi olmamak gibi sınırlar çizilebilir.
Son analizde demeliyim ki eylemler süreçlerin önüne geçemez. Çünkü süreçler, maddesel nedenlerle doğmuş ya da doğrulmuştur ve ancak maddesel nedenlerle yok olur, gelişir ve şekil değiştirir. Eylemler sürecin kinetiğini (hızını) etkiler. Birisi bir organizasyonu kurmaya sıfırdan karar vermiş, tamamen kendisi çalışmış ve başarmışsa bile toplam sistemde kendisine yer bulabildiği için var edilebilmiştir o organizasyon. Bir insan ne kadar büyük bir deha olursa olsun, organizasyonun var olmasını sağlayacak maddesel nedenler oluşmadıysa başarılı olamaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder